GERİTLİ KAMERA FOTO ÖZEL GÜNLERİNİZDE YÖREMİZDE HİZMETİNİZDEYİZ
   
  zeytinköy yerkesik web paylaşım sitesi
  tarihte köyümüz
 

 

BİZ HOŞGÖRÜ TOPLUMUYDUK!?
 BÜYÜK ARAŞTIRMACI SAYIN ÜNAL TÜRKEŞ,E SAYGILARIMIZLA,,
BİZ HOŞGÖRÜ TOPLUMUYDUK!? Bölgemiz Osmanlı’da Menteşe olarak bilinir.Osmanlı öncesi bölge nüfusunun Roma ve Bizans nüfusu olduğu tarihen bilinen gerçektir.Bu nüfus küçük Asya’nın Güney ve Batı ucundaki bölgemize gelen Gazilerce fırınlarda yakılmadı.Darağaçlarında sallandırılmadı.Nehirlerde ve Denizlerde boğulmadı.Yeni gelen Türk ve İslam Gazi’ler, Menteşe’de buldukları nüfusun hünerlerinden, zanaatlarından, deneyimlerinden oldukça yararlanarak, göçebe toplumunun çok önemli eksikliklerini gidermenin bilinci içinde oldular.Bölgemiz İstiklal Savaşı sonrası yapılan 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşmasıyla Bizans kalıntısı Hıristiyan nüfustan arınır.Dönemin siyasal ve askeri koşulların getirmiş olduğu bu zorunlu arınmaların bugünlere kalan anılarına fazlasıyla sahibiz.Kent merkezimizin Saburhane semtinde oturan Hıristiyan nüfus, 1920’lerin 10 Bin dolaylarında gözüken toplan nüfusunun 1/5’ine isabet etmekteydi.Bu azınlığın zanaatkâr genlerini Muğla’da bilmeyen yoktu.Dülgerliğin, inşaatçılığın, değirmenciliğin, aşçılığın, ekmekçiliğin, börekçiliğin, pastacılığın kent merkezinde yüzyıllarca hünerli ustalığını yapmış olanların bir günde kenti terk etmeye zorunlu bırakılmaları üzerine Saburhane’den Marmaris’e ve Güllüğe değin uzanan acılı ve hüzünlü uğurlamaların vicdan yıkımını duymayan, bilmeyen kalmamıştı.Kent merkezinde yaşanan hüzünlü ayrılmaların benzerlerine köylerde de sık sık rastlanmıştı.Yerkesik Beldesine bağlı Çatak Vadisi değirmenlerini Yeniköylü Toma ve Gerit Köylü Kosti ve oğulları çok uzun dönemler Türk komşularına en iyi hizmeti vererek işletmişlerdi.Toma kızı Maria’nın Türk komşusu İsmail ile başlattığı gönül tutkusunun seyri ve mübadeleyle biten acıklı sonu yörenin bugüne değin anlatılan en duyarlı anıları arasındadır.Silah yapan, kundak tamir eden, nefesli, vurmalı çalgıların yapımlarında mahir olan eski Rum hemşehrilerimizin Türk komşularıyla kurmuş oldukları muhabbetin hoşgörü bayrakları bugün hala vicdanlarımızın kuytu köşelerindeki asil yerlerinde aynı tatlı sevgi esintileriyle dalgalanmakta.Ayrı ırklara, dinlere ve dillere sahip olmalarına karşın Osmanlı’nın Menteşe sancağındaki kent, belde ve köylerinde yaşayanlar geçin sınır ve iş kavgalarını, komşu kapılarındaki çocuk kavgalarını bile içlerinde yaşattıkları barış ve kardeşlik duygularıyla anında durdurmuş ve öpücüklerle bağıtlamış olan hoşgörü sahibi insanlardı.Günümüzün İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini o dönemin Saburhane’lisi bilmezdi.Dünyanın geçirmiş olduğu birinci ve ikinci aydınlık dönemlerinin insanlığa sadece barış ve sevgi öğütleyen ünlü düşünürlerinin mesajlarını Çatak Vadisindeki Toma’nın ve Kosti’nin almaları mümkün değildi.Bugünkü iletişim ağının yazılı ve görsel organlarını Menteşe’nin Göktepe’sinde ve kent merkezinde izlemenin olanağı yoktu.Bu büyük eksikliklere karşın dönemin ayrı ırk, dil ve dinlerine mensup “Osmanlı Tebaasının” bugün imrenilir öykülere ve aranır şiirlere konu olması, bu toprakları tüm kültür zenginlikleriyle seven insanların onur kaynaklarıdır.Bırakın komşu evlerinin ayı dillerde oynayan çocuklarını…Geçin iş yerlerini birbirlerine emanet edip camiye ve kiliseye giden sevgili sahiplerini…Bugün geçmişin bu güzelliklerini anarken rastladığımız sokak kavgalarının çirkinliklerini hangi uygar Muğlalı hoş görebilir?Özel otomobilleriyle hareket halinde seyrettikleri kent caddelerinde kapı camlarını indirerek direksiyon başında birbirlerine sataşanları kim makul ve mazur görebilir?Yaz kış demeden yürüdükleri kent kaldırımlarını tükürükleriyle ve balgamlarıyla süsleyen yeni bitme hemşehrilerin düzeyleri, hangi gelişmiş(!) düzeylerden ilham almaktadır?En küçük tartışmayı büyük kavgalara götürenlerin ilk eğitimlerini veren bazı öğretmenler, hangi bazı öğretilerden ve ilhamlardan esin almışlardır?Geçmişimizi çok iyi bilen Muğla yurttaşları olarak bu soruları ara ara sormanın vicdan azabını çekiyoruz.Bize dünyanın karanlıklarına açılan kapılarını kapatan büyük Atatürk’ün evlatları olarak aydınlıklara bu denli uzak kalışımızın sorumlularını sık sık aramalı, kamuya tanıtmalıyız.Hoşgörü toplumu olan Osmanlı’nın Menteşe sancağını, yetiştirdiği büyük evlatlarıyla “Türk Rönesans’ının ve Türk Reforması’nın” gerçekten öncüsü ve önderi bir İl olduğunu her yerde kanıtlamalıyız. 
   BU ARADA KOSTİ VE OGULLARI KİMDİ BUNLAR BİLEN VARSA DUYAN YADA PAYLAŞALIM,,,,,

 
  Bugün 1 ziyaretçi (9 klik) kişi burdaydı!  
............